Bir fincan çay, susamlı kurabiye ve Emily Bronte...

    Ah ne güzel bir üçlü...:)) Dün keşfettim.. Okuldan eve neredeyse uçarak gittim.. İşin yorgunluğunu atmak için çabucak bir çay yaptım.. Immm susamlı kurabiyelerimi de koydum tabağa, büyük bir neşe içinde oturup Uğultulu Tepeler- Emily Bronte aldım elime...:))

Öncelikle şunu söyliyim.. Ben ne bir kitap eleştirmeniyim ne de bir edebiyatçıyım.. Ben kendi halinde bir akademisyenim. Küçük yaşlarımdan beri kitap okumayı severim o kadar..
SEvdiğim, takip ettiğim ve tercih ettiğim, belki de saplantı haline getirdiğim yazarlar vardır ömrümde..
Ben yalnızca kendi kanaatimi, kendi gözümle söylüyorum o kadar.. Gerçekten yalnızca o kadar..

Emily Bronte 1818-1848 yılları arasında yaşamış, malesef 30 yaşında tuberculosis ten ölmüş bir İngiliz hanımefendi.. İlk ve tek romanı ise Uğultulu Tepeler..
Romantizm ve Gothic roman akımının da üyelerinden olan bu kitabı, zevk ve merakla dün okumaya başladım...

Emily Bronte

Hemen ilk düşüncelerimi de söylemek istiyorum.. Ben bu tarz romanları seviyorum.. Eski ve büyük şatolar, kasvetli ortamlar, victorian tarz, gizemler barındıran karakterler...
Yani ben şimdilik beğendim.. İnşallah sonu da iyi olur diyelim bakalım...:))

Bu arada hemen söylemek istiyorum ki Bloğuma yeni gelen arkadaşlarım hoş gelmişler sefalar vermişler...:=)
İnanın çok çok seviniyorum...
 Bir de vermiş olduğum bir söz vardı aslında kendime...
Blog üye sayım 20 olduğunda çekiliş yapacaktım.. Ama maşallah 20 yi de geçti Şükür diyorum. Çekiliş hazırlıkları içindeyim. Hemen söyliyim. Çok çok yakında El emeği- Göz nuru bir çekiliş olacak.. Ama öyle 1 ya da iki arkadaş değil mümkün olduğunca çok arkadaşa nasip olsun istiyorum.
O yüzden de vallahi iş dönüşü bir yandan kitap okuyup akşam dizi izlerken de el işlerimi harıl gürül yapıyorum...:))
Tüm Arkadaşlara selam ve sevgilerimle.....
Güzel haftasonları ve Hayırlı Cumalar.....